top of page



SAATHANEMİZ VE HAKKI EMMİ


Vezirköprü saat kulesi, 1906 yılında Sivas Valisi Reşat Akif Paşa tarafından yaptırılmıştır.

Bu yerel bilgiyi, çocukluğumda ve gençliğimde çok defa ezberlemeye çalıştığımı hatırlıyorum. Değişik okul sınavlarının mülakatlarında; gerek Köprülü Sülalesi, gerekse tarihi eserlerimiz ile ilgili sorular sorulduğunu duyduğumdan, bu konularda ki beylik soruların cevaplarına çalışırdım. Defalarca ezberlediğim ve hafızamın en müstesna yerine sakladığım yukarda ki bilgiyi hiç sorgulamadım, hiç irdelemedim. Bu kuleyi yaptıran Sivas Valisi acaba Vezirköprülü müydü? Yoksa Vezirköprü’yü seven birisi miydi? Bu kendime sormadığım soruların cevabını yıllar sonra öğrendim ki, o yıllarda Vezirköprü Kasabası Sivas Vilayetine bağlıymış. Hatta daha önce de Trabzon Vilayetine bağlıymış. Vezirköprü İlçe olarak 1925 yılında Samsun’a bağlanmış.


İşte bugün 114 yaşında olan Saat Kulemiz 1943 depreminde, sekizgen biçimde ki kaidenin üst kısmından itibaren yıkılmış. Bu taban kaidenin tepesine leylekler yuva yapmışlar. Saatin parçaları eski belediye altında ki depoya kaldırılmış. 1959 yılında Saatçi Saadet İğci ile Saatçi Hakkı Şeper, bu saatin teknik aksamını çalışır hale getirmişler. Yetkililerde yıkılmayan kaide üzerine yuvarlak biçimli gövdeyi, şerefeyi ve üst kısmını yaptırıp, saat kulemizi bu gün ki haline getirmişlerdir. Saathanemizin şerefesinin hemen üstünde 4 ayrı yöne bakan 4 saat vardır. Bu 4 saati tek bir makine çalıştırır.


Saat kulemizin Sekizgen kaidesinin batı yönünde Roma Medeniyetinden kaldığı belirtilen 2 işlemeli taş vardır. Bu taşlardan birinde Roma alfabesi ile bir şeyler yazmaktadır. İkinci taşta ise kabartma biçiminde yedi adet yumurta benzeri bir motif ile bitki motifi mevcuttur. Bunların bölgede uzun yıllar önce yaşayan Romalıların yaptığı eserlerden, kalıntı olduğu tahmin edilmektedir.

Eskiden Saat Kulemizde saat başlarında çan çalardı. Saat kaç ise çan o kadar çalardı ve çan sesi yakın köylerden duyulurdu. Yine o yıllarda ilçede çıkacak yangını halka duyurmak için Saat Kulemize sinyal sesi veren cihaz takılmıştı. Yangın olduğunda bu cihazdan çıkan ses yangını halka duyuruyordu.


Çocukluğumdan hatırlarım. Karga sürülerinin, Çınar Ağacına inişi çok gürültülü olurdu. Yüzlerce karganın kanat çırpışları, ağaç üzerinde çıkarttıkları sesler insanları rahatsız ederdi. Bu gürültücü ve yaramaz kargaların bazıları, sanki konacak yer yokmuş gibi gider saat kulesindeki akrep ve yelkovan kadranlarının üstüne çıkarlardı. Saatin mekanik sistemi dakikayı otomatik olarak çalıştırdığı anda yelkovanlar, panayırda ki dönme dolaplar gibi aşağı kadar inerlerdi. Saatlerin ayarı bozulurdu.

Saathanenin 1959 yılında çalıştırılmasından sonra, buranın bakım,onarım, saatin kurulması ve ayar edilmesi işleri Saatçi Hakkı Şeper'e verilmiştir.Hakkı Şeper bu işi vefat ettiği 1994 yılına kadar yapıyor.Vefatından sonra bu işlemler Saatçi Abdurrahman Kaya tarafından devam ettiriliyor.



Hakkı Emmi ile ilgili anlatılan birçok anı vardır.Onlardan ikisini paylaşmak istiyorum.Bedesten içinde saatçilik yapan Hakkı Emmi'ye, dükkan komşuları olan Semaverci Sarı Cemal (Cemal Doyuran), Terzi Kenan Kutlu, Sayacı Mustafa Şen ve Sayacı Seyit İpek şaka yapmak için anlaşıyorlar.Hakkı Emmi’nin okur-yazar olmadığından istifade ederek, gurbette olan ve uzun süredir görmediği ablasının ağzından mektup yazıyorlar. Zarfa koyup, Hakkı Emmi gelmeden kapının altından dükkana atıyorlar.Hakkı Emmi geliyor.Kapıyı açınca yerde zarfı görüyor. Hemen, komşularına sesleniyor, mektubu okutmak için. Komplocu tayfa zaten hazır. Hemen çörekleniyorlar, Hakkı Emminin dükkanının önüne.Hakkı Emmi mektubu Sarı Cemal’e okuması için veriyor.Cemal Doyuran kendi yazdıkları mektubu okuyor.Ablasının iyi olduğu,onu çok özledikleri haberlerini ve selamlarını alınca çok mutlu oluyor ve komşularına çay ısmarlıyor.Sigara ikram ediyor. Çay ve sigara faslı bitince "Artık çalışmak lazım" diyerek kalkmak istiyorlar.İçlerinden birisi “Hakkı ziyade olsun. Çaylarını, sigaranı içtik.Yalnız hakkını helal et.Bu mektup gerçek değil. Biz yazdık.Bu bir şaka” deyince.Hakkı Emmi bir an duralıyor ve sonra gülerek.” Olsun,benim moralimi yerine getirdiniz ya.Bu bile yetti.Durun size birer çay daha ısmarlayayım” diyor.Çaylar ve sigaralar tazeleniyor.


1970'li yıllardan hatırlarım.Sabahtan Saatçi Hakkı Emmi'nin geleceği kapıyı ve zamanı bilen 3-5 hortuk, Bezzazlar Çarşısı tarafına bakan, Bedesten'in ahşap giriş kapısının önünde beklerlerdi. Onun; Çınar Ağacı tarafından yukarıdan aşağı geldiğini gördüklerinde hareketlenme ve miyavlamaları başlardı. O kapıdan içeri girince Dalton Kardeşler gibi sıraya dizilip peşine takılırlardı.Onlar miyavlayarak meramlarını anlatırken, Hakkı Emmi'de onlara gülümseyerek bir şeyler söylerdi. Dükkanın önüne gelince, Hakkı Emmi içerden onlara ait tabaklara süt- doğranmış ekmek veya sakatat parçaları verirdi. Dükkanın kenarına yapılan yemek servisi kedileri mutlu ederdi. Bu uzun yıllar böyle devam etti.


İlçemiz tarihi eserler açısından çevre il ve ilçelere bakarak zengin sayılır.Ancak ilçe olarak bu konuda noksanlıklarımızın olduğuna inanıyorum. Ben Çınar Ağacı çevresinde veya merkezi bir yerde turizm bürosu kurulmasını,bu bürodan misafirlerimize ilçede ki tarihi ve turistik yerlerin broşür ve haritalarının dağıtılmasını, turistler için yeterli sayıda eğitimli turist rehberi yetiştirilmesini, pazar günü İlçe Halk Kütüphanesi dahil, tüm tarihi, turistik yerlerin açık olmasını, yine turistlerin ihtiyacı için yeterli esnafın işyerlerini açmasını faydalı buluyorum.


Yine ilgili kurumların, üretici ve müteşebbis ruhlu insanların görüşlerini de alarak ilçeye has kuşburnu, böğürtlen, kızılcık, elma,armut, vişne gibi ürünlerin pekmezleri, ekşileri ve reçelleri başta olmak üzere satılabilecek zirai ürünlere ait satış yerleri ile bir yerden başlamaları gerektiğine inanıyorum.


Muammer Cebeci

1 Comment


Kaptan Mustafa
Kaptan Mustafa
Jul 23, 2020

Like
  • Instagram
  • Facebook
  • Twitter
  • YouTube
bottom of page