KAPİTALİZM VE İŞ DÜNYASI
Yaşamın zorlukları, imkan ve olanakların bireylere göre değişiklik gösterdiği hayatlarımızı kendi dünyamızda yaşarken, geçimimizi sağlayabileceğimiz mesleklerimizi devam ettirerek tabiri yerindeyse ekmek paramızı kazanma çabasındayız. Ekmek aslanın ağzında deyimi gelişen, globalleşen dünyanın getirdiği şartlara göre değerlendirdiğimizde görüyoruz ki; ekmek aslanın ağzında da değil artık. Çünkü aslan bile ekmeği bulmakta zorlanırken , bizler o aslanın ağzından ekmeği nasıl alabiliriz? Şimdi bu şartlarda çalışan işçiler, emekçiler, memurlar ve çalışan tüm bireyler olarak ekmek bulmakta zorlanırken bir de ekmeğe giden yolda kurulmuş olan bir sistemin içerisinde emek vererek mesleklerimizi yapmaya gayret gösteriyoruz. Maalesef bu iş dünyası öyle bir sistemin içerisinde ki; akıllara zarar bir sistem. İşi bilenin değil, parası olanın işletme sahibi yada kurum sahibi olduğu, bilmediklerini biliyor gibi davranıp önce kendini kandırıp, sonra da birlikte çalıştığı insanlara da bunu baskı ile inandırmaya çalışan iş sahipleri var. Bu tarz iş sahipleri ‘’ben dedim bu böyle olacak ve hemen olacak’’ derler. İşin akışına bakmaz, nasıl yürüdüğünü tam olarak bilmez ve sadece ister. Adaleti savunup kendi adaletlerini genelde sorgulamaz ve bu sistemin bir parçası olarak yaşamaya devam ederler. Allah para gücünü neden zalimlerin eline verir? Sorgulamaktayım. Ya da gerçekten böyle midir?
Gelelim bu başlığını attığımız sisteme. Kapitalizm sistemi nedir? Adil midir? Kapitalizm, üretimin kar amacı güdülerek yapıldığı ve bu artı katma değerin de pazarda satışa sunulduğu ekonomik sistemdir. Aynı zamanda Kapitalizm ücretli emeğe dayalıdır. Üretimi yapan işçiler her zaman daha az kazanan kesim olmuştur. Bu üretim tarzında daha fazla katma değer sağlamak esas alınır. Ayrıca Kapitalist piyasa içerisinde karar verme ve yatırım gibi tüm faktörlere üretim sahipleri diğer adı ile sermaye sahipleri tarafından karar verilir. Genel olarak Kapitalizm arz ve talep dengesinin toplum yararına serbest bir şekilde belirlenmesi doğrultusunda oluşmuştur. Kapitalizme göre her şey para karşılığında alınabilir. Kapitalizm aynı zamanda tüketimin de artmasını sağlar. Kapitalizme inan ve bu görüşü savunan kişilere Kapitalist denir. Kapitalistler bu felsefeyi benimsemekten de ziyade hayatlarında da uygulamaya geçerler. Özellikle hayallerin bile ötesinde olacak her şey para ile satın alınabilir. Popüler tüketim araçlarını alabilmek için de paraya ihtiyaç duyulur. Daha çok üretim yapılarak bu üretilen malzemeler ise doğru pazarlarda satılır. Bu da rekabeti arttıran en önemli faktörler olur. Kapitalistler ise bu düzen içerisinde en başarılı olmak için çalışırlar. Bunun yanı sıra Kapitalizmde üretim araçları özel kesimin elindedir. Özel mülkiyetin elinde bulunan üretim araçları ile daha çok üretim hedeflenir. Kapitalistler de bu sistemin doğruluğunu savunurlar.
16. yüzyılda sanayi devriminin ortaya çıkması ile baş gösteren kapitalizm önce esnaf ve tüccarlar arasında başlayıp daha sonra büyük şirketlerin ortaya çıkması ile Avrupa’da yayılmış. Öncelikle İngiltere’de başlamış daha sonra tüm Avrupa’ya yayıldığı görülmüştür. Kapitalizmin ana unsurları arasında özel mülkiyet, rekabet, miras ve devletin kontrolü vardır. Kapitalizmin öncülerinden olan Adam Smith Kapitalist sistemi tarif etmiştir.
Kapitalizme göre para ve sermayesi olan kişiler daima öne çıkar. Tüm imkanlar elinde olduğu için çok çabuk iş gücü değiştirip, çok çabuk para akışını istedikleri gibi yönlendirebilirler. Kapitalizmin en temel ilkelerinden bir tanesi de rekabettir. Bu sistemde her zaman büyük balık küçük balığı yutar. Kapitalizmde paraya sahip olan kişi daima güçlü olan kişidir. Bu sistem genelinde hammadde ucuza alındıktan sonra farklı pazarlarda yüksek fiyatlara satılır.
İş gücünde kapitalizmi değerlendirecek olursak bu bana göre böyle; yazımın başında belirttiğim gibi işi yapanın değil işe ve paraya sahip olanın daha çok kazandığı bir sistemdir. Bencillik ön planda görülür. Sadece iş ile ilgili oluşumun, kurumun ya da adı her neyse devamlılığı önemlidir. Kişilere bakmaz. Kişilerin yetenekleri ile ilgilenir. İşine gelenle çalışır. Duygusal bağı zayıftır kimsenin gururu, onuru, haysiyeti çok önemli değildir. Fakat dilde, sözde kendi eylemlerinin iyi olduğunu savunarak diğer sermaye sahiplerine ve dış dünyaya öyle görünmek isterler. Kapitalizmin bu yönlerini reddeder ve bu yönlerini görmeden gelirler. Kendileri ile yüzleşme kabiliyetleri yoktur. Burada da vicdan söz konusu ortaya çıkar. Acı ama gerçek dediğimiz şeyler hayatımızın, yaşamımızın kalitesini etkilediğini biliyoruz. Severek yaptığınız işi bir an da nefret derecesine getiren insanlarla karşılaşabilirsiniz. Ben bu sistemi maalesef hep gerçekten reddeden bir birey olmuş haktan eşitlikten ve insanlar arsında adaletten yana durmuşumdur. Bu yüzden çok kazancım yok ama iyi insanların varlığının paradan daha değerli olduğunu biliyorum.
Onursuzca kalbi kırılan ve ötekileştirilen, ezilen bir insan olmaktansa aç susuz yaşayan bir birey olmayı tercih ederim ettim de.
Comentarios