top of page

Biyolojik ailesini bulma umuduyla bir gen testi yaptığında başına geleceklere dair en ufak bir fikri yoktu.


Curran, 1961 yılında California'da dünyaya gelmiş ve doğar doğmaz evlat edinilmişti. Hayatı boyunca dönem dönem biyolojik ebeveynini bulmak için girişimlerde bulunsa da kayıtların mühürlü, resmi kurum temsilcilerinin ise ketum olması nedeniyle fazla ilerleme kaydedememişti.

Dolayısıyla evde yapılabilen DNA testlerinin son 10 yılda hızla yaygınlaşması, Curran için oyunun kurallarını değiştiren bir gelişme oldu.

Curran, şansını artırmak için sektörün iki büyüğü olan 23andMe'ye ve Ancestry.com'a tükürük örneklerini gönderip beklemeye başladı. Analiz sonuçlarını içeren e-postayı okuduğunda ise gözlerine inanamadı.



Yaşadıklarını CNN Travel için kaleme alan Curran, "Hayatım boyunca hep sıradan bir Beyaz Amerikalı olduğuma inanmıştım ama bunun sadece yarısının doğru olduğunu öğrendim. Biyolojik annem Iowa doğumluydu ama biyolojik babam Kuzey Afrikalı çıktı" ifadelerini kullandı.


Curran, 23andMe ve Ancestry'nin veri tabanında bazı akrabaları olduğunu görüyordu. Ancak bu kişilerin kimlikleri belli değildi. Curran, bu siteler üzerindeki mesajlaşma uygulamaları aracılığıyla söz konusu akrabalarına mesaj gönderse de bir yanıt alamadı.

Ardından halka açık resmi veri tabanlarında dolaşmaya başlayan Curran, haftalarca uğraştıktan sonra nihayet her iki ebeveyninin de kimliklerini tespit etmeyi ve yakın akrabalarının iletişim bilgilerini bulmayı başardı.


FAS'TAN SAN FRANCISCO'YA UZANAN BİR HAYAT

Curran'ın biyolojik babası 1930'ların ortalarında Fas'ın Kazablanka şehrinde dünyaya gelmişti. Bu gerçeği öğrenen Curran, Humphrey Bogart ve Ingrid Bergman'ın Nazilerden kaçtığı 1942 tarihli "Casablanca" filmiyle ilgili hayaller kurmaya başlamıştı.

Resmi kayıtlar, biyolojik babanın 1959 yılında ABD'ye göç ettiğini ve San Francisco'da yaşamaya başladığını gösteriyordu. Anne de San Diego'da büyümüş ve liseden sonra San Francisco'ya yerleşmişti. Peki ama bu insanları yaşadıkları yerleri terk edip San Francisco'ya yerleşmeye iten neydi?


Curran ailesi hakkında bilgi sahibi oldukça merakı körükleniyordu. Aklından iyisiyle kötüsüyle birçok senaryo geçiyordu. Varlığından bile haberdar olmayan akrabalarıyla tanıştığında söyleyeceği şeylerin provalarını yapıyordu kendi kendine. Nihayetinde tüm cesaretini topladı ve aile üyelerine mesajlar gönderdi.

Tahmin ettiği üzere Curran'ın varlığından ne annesinin ne de babasının ailesinin haberi vardı. Dolayısıyla hepsi ufak bir şok yaşadı. Ancak bu durum onu kucaklamalarına engel olmadı. Bu tavır Curran'ı fazlasıyla rahatlattı.

Ne var ki tüm Haberler iyi değildi. Biyolojik ebeveynlerinin hayatlarını kaybettiğini öğrenen Curran, anne babasıyla asla tanışamayacağını anlayınca çok büyük bir hayal kırıklığına uğradı. "Onları bulmak için daha önce harekete geçsem sonuç farklı olur muydu?" diye düşünmeden duramıyordu.

En büyük tesellisi ise anne ve babasının tüm kardeşlerinin halen hayatta olmasıydı.



BEBEĞİN VARLIĞINI BİLEN ÇOK AZ KİŞİ VARDI

Yeni ailesi sayesinde Curran, anne ve babasının hikâyelerine dair parçaları birleştirmeyi başardı.

Dünyanın iki ucunda doğup büyüyen bu iki genç, zamanında kendi aileleriyle çok çatışmış ve ellerine geçen ilk fırsatta evden ayrılmıştı. Kendilerini "özgürlükler şehri" San Francisco'ya atmalarının sebebi de buydu.

Babası, North Beach civarında döşemeci olarak çalışıyordu. Annesi de aynı semtteki bir gece kulübünde garsonluk yapıyordu. Curran, "Babamın, annemin çalıştığı kulüpte yer döşemesi yaptığı sırada tanıştıklarını hayal ediyordum" ifadelerini kullandı.


Muhtemelen birlikte çok fazla zaman geçirmemişlerdi. Çünkü baba o dönemde başka bir kız arkadaşıyla birlikte yaşıyordu. Curran'ın teyzesi de kardeşinin böyle bir adamdan bahsettiğine hiç şahit olmamıştı. Hatta anne, hamile olduğunu kız kardeşi ve kendi annesi haricinde hiç kimseye söylememişti. Babanın ailesi de genç adamın böyle bir hamileliğe dair bilgisi olmadığından emindi.

Sürprizler bununla bitmiyordu. Curran'ın annesi hayatının geri kalanında ne evlenmiş ne ciddi bir ilişki kurmuş ne de çocuk sahibi olmuştu. Baba tarafına gelince; Curran bir erkek bir de kız kardeşi olduğunu, Fransa'da ve Fas'ta yaşayan onlarca kuzeni bulunduğunu öğrendi.


"PARİS'İN MANEVİ OĞLU" OLDU

Kuzenleri Curran'ı yaşadıkları ülkelere davet etti. O da uçak biletlerini alıp ailesiyle tanışmak üzere Fransa ve Fas'ın yolunu tuttu.

Curran'ın ilk durağı Paris'ti. Burada yaşayan kuzenlerinden biri, evinde Curran için büyük bir parti verdi. Bu sayede Curran bütün akrabalarıyla tanıştı.


Akrabaları Curran'a hazır Fransa'dayken ziyaret etmesi gereken yerlere dair de ipuçları verdi. Daha önce iki kez Paris'e gitmiş olmasına rağmen Curran hep turistlerin gezdiği yerleri gezmişti. Bu kez Buttes-Chaumont Parkı'na gidip Julien'de "bouillon" çorbası içen Curran, "Kendimi Paris'in manevi oğlu gibi hissettim" ifadelerini kullandı.

Curran'ın Fas'ta geçirdiği zamanlar daha da ilginçti. Hayatı boyunca Avrupa ve Amerika kıtalarının dışında bir yere gitmemiş olduğundan, Fas hem değişik hem de sihirli bir yolculuk olacaktı.

Curran, ilk 6 günü Kazablanka'dan 45 dakika uzaklıktaki bir sahil kasabası olan Dar Bouazza'da geçirdi. Buraya gittiğinde kuzenlerinin, dedesinin bir asır önce satın aldığı bir araziye yan yana yazlıklar inşa ettiğini ve yazlarını burada geçirdiklerini öğrendi.


FAS'TA KÖKLERİNİ BULDU

Curran bu süreçte bazı zorluklar yaşadığını da anlattı. Akrabalarının iletişim dili Fransızcaydı. Halaları ve amcaları İngilizce bilmiyordu. Curran da Fransızca bilmediğinden, kuzenlerinin tercümanlığı olmadan konuşmalara katılamıyordu. Özellikle sofra sohbetlerinde zorlanan Curran, bir sonraki ziyareti öncesi Fransızca öğrenme kararı aldı.

Curran, "Yaşadığım dil sorununa rağmen tüm akrabalarımı tanıma fırsatı buldum. Katı amcamı, anaç halalarımı, şakacı kuzenimi... En önemlisi de onların kişilik özelliklerini ve tuhaflıklarını kendimde de gördüm" dedi.

Ancak akrabalarla vakit geçirip nefis FAS yemekleri yemek Curran için yeterli değildi. Babasının memleketini daha iyi tanımak istiyordu. Bunun için bir seyahat şirketi sahibi olan kuzeninin organize ettiği bir turla Fez'e ve Marakeş'e de gitti.

İki şehrin de büyüleyici güzellikte olduğunu belirten Curran, "Ama bir yandan da tuhaf bir biçimde tanıdıktılar. DNA yolculuğum sayesinde bu şehirleri benzersiz ve kişisel bir biçimde tecrübe ettim. Rehberleri ailemin kültürünü ve tarihini keşfedebilmem için bana özel turlar organize etti. Hatta Fez'deki aile kabristanımızı bile ziyaret etme şansı buldum" diye yazdı.


SÜRPRİZLERE HAZIRLIKLI OLMAK GEREK

Curran kendisi gibi evde DNA testi yapmayı planlayanlara da "İsteseniz de istemeseniz de kendinizi bir maceranın ortasında bulabilirsiniz" uyarısını yaptı.

Gerçekten de bu testleri yaptıranların bazıları taşıdıkları genetik hastalıkları bazıları da etnik kökenlerini öğrenme amacıyla yola çıkıyor. Ancak testler sayesinde hiç tanımadıkları kişilerle beklenmedik bağlarını ortaya çıkaran birçok kişi de var.



Comments


  • Instagram
  • Facebook
  • Twitter
  • YouTube
bottom of page