top of page


Kişiler bireyler olarak hayatımızı sürdürebilmemiz, ihtiyaçlarımızı, isteklerimizi, düşüncelerimizi, fikirlerimizi ve duygularımızı anlatabilmemiz ve doğru anlaşılabilmemiz için anlatma ve anlama konusunda kendimizi geliştirebilmeliyiz. Doğru anlaşılabilmek için, anlatabileceğimiz materyali anlatabilme konusunda kısa, anlaşılabilir örnekler sunabilmeyi ve bu örneklerin seçimi konusunda, doğru olanı seçebilmeyi de öğrenmemiz gerekebilir. Anlatma, kendini ifade edebilme, anlaşılabilme seviyemizi daha yukarılara taşıyabilmek için önce kendimizin karşıya anlatmak istediği şeyleri kendimize iyi anlatabilmeli, daha sonra karşıya aktarma yapabilmeliyiz.


Aslında bu konuya şöyle bakabiliriz. Kendi anlatmak istediğimiz bir şeyi önce kendimize anlatabilelim daha sonra ki adımda karşı tarafa bunu aktarma yoluyla iletelim. Aktarma safhasında örnekler vererek pekiştirme yaparak en doğru kelimeleri seçmeliyiz. Yanlış anlaşılmaya maruz kalınabilecek deyim ve örneklerden kaçınmalıyız. Anlamını bilmediğimiz deyimleri kullanmak yanlış anlaşılabilmenize yol açabilir. Yine hatalı cümle sizin aslında söylemek istediğinizin dışında anlatmak istediğiniz konunun önüne geçebilecek başka bir algıyı ön plana çıkarabilir.


Anlatmak karşılıklı sohbetten ibaret değildir. Anlatmak bazen de sanattır. Görsel sanat dallarında olsun, işitsel sanat dallarında olsun, anlatma becerisi, anlatma yeteneği ve bunların hepsi belirlenmiş anlatma stratejisi olarak değerlendirilebilir.


İzlediğimiz bir film ve ona yazılan senaryo bir anlatma biçimi ya da onun yazılış şekli, anlatma stratejisi olarak değerlendirebiliriz. Evet film bir görsel anlatım sanatıdır. Onu yazan senarist dünyaca standart olarak belirlenmiş tekniklerden senaryo tekniğini seçer ve yazar. Fakat anlatım yaparken seyirciyi daha etkili bir biçimde olayları anlatma stratejisi de kendine has yöntemlerle ifadesini etkili kılabilir.


Birçok örnekler verebiliriz. Resim, heykeltraş, halk oyunları, tiyatro ve sahne sanatları gibi sanat dallarında farklı mesajlar içeren, farklı yöntemler içeren, içeriğinde konu odaklı anlatımların sanata dönüşmüş hali ile insanları düşünmeye yönlendiren, fikirler üretmeye zorlayan anlatım ifadeleri ile bazen de tam olarak anlaşılamayan teknikleri seçebilir. Bu da bu işin sanat olmasından kaynaklanır ve bunun için adı sanattır. Yani şunu diyebiliriz anlatma ve anlama dediğimiz olgu da bir sanattır.


İnsanoğlu her bir bireye verilen farklı yetenekleri ile yaşamlarını sürdürürken yaşam kargaşası içerisinde birbirlerini anlama ve anlatma konusunda kendilerince yaşamın varoluşundan beri her evrede farklı yöntemler bulmuşlar. Dumanla haberleşmişler, tabletlere yazılar yazmışlar, resim çizmişler, teknolojileri ilerlettikçe günümüze kadar gelmiş bu iş.


Şimdi size bunu anlatırken bilgisayar kullanıyorum. Antik çağda yaşayan meslektaşlarımız size o günü anlatmak için daha çok resim sanatını kullanmışlar. Şimdi şöyle bir düşünelim şimdiki çağımızda bütün sanat dalları her biri ayrı ayrı kendi içinde anlatımları farklı ve bağımsız olduğunu biliyoruz.


Antik çağdaki meslektaşlarımızı düşündüğümde ortaya şöyle bir düşünce çıktı. Onlar hem ressam hem heykeltraş hem yazar belki de seslerini bu zamana kadar iletemediler ama belki de iyi birer de müzisyendi onlar.


Anlama ve anlatma sanatı dedik. Sizce anlama ve anlatma dediğimiz olgu nasıl olmalı? Çok kitap okumuş ve yazarlığa soyunmuş ve bir sürü anlaşılamayan yabancı kelimeden oluşan bir yazıyı ne kadar anlayabilirsiniz? Bence anlatılmak istenenin kitlesi anlatan kişinin kitlesinden ziyade bütün toplumun anlayabileceği yoğun bir kitlenin anlamış olmasını sağlamaktır. Anlatım mümkün olduğunca yerel olmalıdır. Zengin bir dil olan Türkçe’mizin bir çok şive ve lehçeye sahip olduğunu düşünürsek, anlatımın daha yerel olması okuyan kişiyi de sıkmayacak ve anlaşılamama durumu da olmayacaktır.

Yorumlar


  • Instagram
  • Facebook
  • Twitter
  • YouTube
bottom of page